Dokunmadan, Nermin Yıldırım


Önce Unutma Dersleri'ni okudum sonra Saklı Bahçeler Haritası ve Unutma Beni Apartmanı'nı. İlkine aşık oldum, sonrakilerden hoşlandım. Öyle ya, her kitapta aynı büyüyü beklemek yazara haksızlık olurdu. Dokunmadan'a bir umut başladım ve daha ilk sayfalardan anladım ki yeniden aşık olacağım Nermin'e.

Çok tatlı, sürprizli gelişiyor hikaye. 29 yaşındaki Adalet'in öyküsü bu. Yaralı bir çocuktan yarasını gizlemekte ustalaşmış, gördüğü her kötülükten kendini sorumlu tutmayı huy edinmiş bir kadına dönüşüyor. Üstelik oyuncak ayısıyla beraber uzun bir yolculuğa çıkıyor. Aşk var, üçüncü sayfa haberleri var, iç konuşmalar var; yok yok anlayacağınız.

İşte sevdiğim satırlardan bazıları:

''Esmer güzeli çıtı pıtı bir kızla, kumral , incecik bir oğlan . Yürürken önlerine değil, hipnotize olmuşçasına birbirlerine bakıyorlardı. Şimdi bir yerlere çarpıp düşüverecekler diye düşündüm. Ama yok, düşmüyorlardı. Birbirine dikkatle bakmayı becerenlerin , başka pusulaya ihtiyacı yoktu belki.''

'' Hiçbir şey planlandığı gibi gitmez, hayattan öğrendiğim bir ders varsa budur. Tahsil etmek için bolca imkanım oldu ama neticede yaşamak biraz da bildiklerini anlamazdan gelme sanatı. Gerçekleşmeyeceğini peşin peşin kabul ederek plan yapamaz, istikbalin kıyısına yamayacak üç beş basit hayal kuramazsa da yaşayamaz insan.''

'' Hayatı boyunca tühlerden kaçarken keşkelere tutunmuş biriydim, neyse ki çıkmak üzere olduğum bu küçük yolculuk kendinden büyük bir şeyleri değiştirmeye adaydı. Yapmadıklarımın yapabileceklerimin teminatı olduğunu düşüp rahatlamayı denedim'' s.69 


Bende mizofoni varmış a dostlar! 

''Ben de zamanla yavaş yavaş bıraktım başkalarına sarılmayı çünkü siz tek birinin sıcaklığının peşindeyseniz  koca dünya sizi sarıp sarmalasa ne fayda. Üşümekten kurtulamazsınız. Psikoloji ve matematik bilimleri birbirine hiç benzemiyor, kalple ilgili çıkarma işlemlerinde gidip komşudan bir onluk alamazsınız onun yerine tutar kendinizi sıfıra tamamlarsınız.'' s.74

''Ama işte insan bazı bedelleri ömür boyu ödemek istemiyor. Tek başına bir şey değil kendinden büyük bir şeyin parçası olmak istiyor bazen. Ummanın damlası, başağın buğdayı, ağacın dalı, hatta dalın çıtırtısı..Çareyi kainatın sırrında değil kendi gibi bir başka ben’in yamacında arıyor. Ufacık bir yakınlık uğruna canını sıkacak, kalbini kıracak, kendini değişmeye zorlayıp hayatını büsbütün karartacak birilerini istiyor o zaman yanında. Gidip kanlı bir sunağa uzanıyor'' s.193

''Sen hiç beni sev dediği için sevilmiş birini tanıdın mı?''s.231 

''Uzun müddet susmuşların bir gün bir yerde patlaması gerektiğini bildiğimden sessizce dinledim.'' s.245 

''Arzın fokurdayan merkezine inmiş, göğün yedi kat serinliğine çıkmış, her gittiği yerden sağ dönmeyi becermenin azabıyla işaretlenmiş gibi; artık akmayan su, yanmayan ateş, solunmayan hava gibi duruyordu.'' s.244

''Güzel düşlere yatıramasak da birbirimizi hiç değilse kabuslardan uyandırabilmeliydik.'' s.285

''Hikayeler böyledir, bazen sadece bir kişi dinlesin diye anlatılır. Bir kişi çünkü, dünya demektir dünya da hikaye..''

''Birbirine dokunan elleriniz, bir kitabı aralayan parmaklarınız, şarkı söyleyen dudaklarınız, ince tebessümleriniz, çiçekli sevinçleriniz, heveskar hayalleriniz, kırılgan kalplerinizle siz ve sahilleri döven köpük köpük dalgalarıyla, ardıç ağaçları, ötücü kuşları, şaşkın sincapları, sabah serinlikleri, öğlen güneşleri, akşam rakıları, kırmızı kirazları, her defasında muhakkak sabaha uzanan geceleriyle dünya, ne güzelsiniz.''s.314


Genç yaşına rağmen ne çok şey başarmış değil mi?

On üstünden yedi verdiğim bu kitabı rahatlıkla tavsiye ediyorum. Damağınızda hoş bir tat bırakacağına eminim

Etiketler: ,