İnceldiği Yerden, Aslı Biçen


Yirmi yıldır Türkiye'nin dört bir yanında babasını arayan Cemal, İzmir'de yaşayan başarılı bir bankacı iken her şeyi bırakıp baba evinde paket paket sigara tüketen Saliha, ninesiyle yaşayan liseli Jülide, maço sevgili Erkan, aydın ve düzen karşıtı Halil, arı kovanına çomak sokan gazeteci Muzaffer ve bir sahil kasabası.

Aslı Biçen, karakter oluşturmakta başarılı, dili kullanmakta becerikli. Cemal ve Saliha'yı iliklerine kadar tanıtıyor okuyucuya. İlk yarı ustaca ilerliyor, hem edebi bir lezzeti yudumlayarak keyifle hem de merak içinde okudum. Saliha neden her şeyi bırakıp kasabaya dönmüş? Cemal'le mutlu olacak mı? Cemal'in babasına ne olmuş? Jülide gazeteciliği sevecek mi? Erkan'ı terk edebilecek mi?

Lakin, 180. sayfadan sonra olaylar birden fantastik bir boyut kazanıyor. Kasaba şiddetli bir deprem sonrası karadan ayrılıyor ve serbest bir ada olarak Ege sularında yüzmeye başlıyor. Halk açlık ve kaos sonrası birbirine düşerken biz sorularımızla baş başa kalarak siyasi bir mücadele izlemeye başlıyoruz. Belediye başkanının türlü yalanlarla halkı kandırmasını, bir kısım kasabalının buna karşı koymasını okuyoruz ve bence kitap çorbaya dönüyor. Yazar neden böyle bir yol izlemiş hiç anlayamadım.



İlk yarıyı ne kadar hevesle okuduysam hatta yeni bir keşifte bulundum diye sevindiysem ikinci yarıda o kadar sıkıldım. Gücün tek elde toplanmasının nelere yol açtığını değil, Cemal ve Saliha ilişkisinin iz düşümlerini okumayı tercih ederdim ki yazar ruh hallerini anlatmakta çok daha özgün.

İşte alıntılarım:

'' Memleket yollarının kenarına dertli notalar gibi düşülmüş bütün kasabalar arasında sabah güneşinin gözlere iftiharla takdim edebileceği üç-beş yerden biriydi.''

'' Halbuki dut hayrat ağacıdır, kır çeşmesi gibi döküldükçe dökülür.''

''  Saliha, sadece tatillerde gelen ve zaman zaman sızlayan bir kahramanlık yarası gibi şefkatle üstüne titrenen eski bir arkadaştı.''

'' Tanıdıklara birlikte verilen selam da tek başına verilen selama benzemiyordu. Bir kere içinde yeniliğin kattığı bir mahcubiyet vardı. Ayrıca daha kalabalık bir yerden verilen bir selamdı. Paylaşılan bir hayattan, mahremiyetin gücünden, başlangıç coşkusundan.''

'' Ben kimsenin kurtarıldığını görmedim şimdiye kadar. Bir insanı kurtarmaya hiçbir şeyin gücü yetmez. Ne din, ne devrim, ne iş güç hatta ne de aşk. Batmak isteyen en dibe kadar batar. ''

Benim puanım 6 .

Etiketler: