Beşinci Dağ, Paulo Coelho

Beşinci Dağ, Paulo Coelho

Başka bir zaman olsa okumayacağım bir kitap bu. Coelho, Simyacı'dan beri yolumun kesişmediği, (Brida ile kesişmişti aslında ama çok kısa bir rastlaşma oldu, hemen bıraktım ) bir yazar.

Malum, son haftalarımız bir karabasandan farksız. Her gün bir önceki günü unutturacak daha korkunç bir haberle uyanıyoruz. Üstelik ''Bunlar daha iyi günlerimiz'' diyenlerin haklı olma olasılığı da var. ''Neden, neden Allah'ım bu kadar çok acı var'' sorusu ile yatıp kalktığımız bugünlerde , İlyas peygamberin sorgulama dolu öyküsünü okumak az da olsa iyi geldi.

İlyas, kendi ülkesinde marangoz olarak yaşayan genç bir adam. Çocukluğundan beri meleklerle konuşuyor, onları görüyor fakat sıradan bir adam gibi yaşamak istiyor. Günün birinde meleği ona bir mesaj getiriyor ve mesajı ülkesinin kralına iletmesini istiyor. Mesajın içeriğine çok kızan kral ülkedeki tüm peygamberlerin (nedense ortada bir peygamber bolluğu var) öldürülmesini emrediyor.

İlyas kaçıyor, Akbar adında bir kente sığınana kadar uzunca bir süreyi yollarda, aç sefil geçiriyor. Sürekli bir isyan ve sorgulama halinde. ''Neden ben, istemiyorum bu görevi'' deyip duruyor. Akbar bir vali, komutan ve rahip yönetimde. Rahip Akbar'lıların bulduğu Biblos yazısının dünyaya yayılması durumunda rahiplerin devre dışı kalacağına, sözle aktarılan tüm bilgilerin kağıt üzerinde olmasının şeytanca olduğuna inanıyor ve kenti bir savaşa sürüklüyor.

Sonunda Akbar, bir avuç toz ve taşa dönüşüyor. Yaşlılar ve çocuklardan başka kimse kalmıyor, bir de İlyas. Sevdiği kadını savaşta kaybeden İlyas Tanrı'ya sırt çeviriyor. Küsüyor. Kadının oğlunun ısrarı ile kente dönüyorlar ve bir şekilde şehri yeniden inşa etmeye başlıyorlar. İnşa sürecinde İlyas hakikati kavrıyor ve kaderini kabulleniyor.

Çok severek okumadım. Coelho'nun mistik, aşırı dindar tarzından hoşlanmadım . Yine de okunur mu okunur.

Puanım 10 üzerinden 4.

Alıntılarım:

''Boşunaydı: İnsanın yaşamının hangi günü olursa olsun , herhangi bir karar almaya gücü olmadığını fark etmişti. '' s.33

'' Dereler ve bitkiler gibi , ruhlar da bir başka yağmura gerek duyuyordu; umut, inanç, yaşam amacı. Bunlar olmazsa, beden yaşamayı sürdürse bile ruh ölüyordu.'' s.34

''Birinin benden bir iyilik beklemesi, benim bu dünya üstünde hala bir değerim olduğunu kanıtlar, diye düşündü.'' s.45

''Rahip, insanların icat ettiği imha silahları arasında en korkunç - ve en güçlü- olanın ''söz'' olduğunu biliyordu. Hançerler ve mızraklar kan izi bırakıyordu; oklar uzaktan fark ediliyordu, zehirlere gelince sonunda onlar da ayırt ediliyor, etkileri ortadan kaldırılabiliyordu.Ne var ki söz, iz bırakmadan yok ediyordu.'' s.72

'' Dünyayı yaratan, yazgının kitabını yazmak için neden felaketlerden yararlanıyor?

'' Felaket diye bir şey yok, kaçınılmaz olan var. Her şeyin bir var oluş nedeni var: Geçici olanı kalıcı olandan ayırt etmek sana düşüyor dedi melek.

--Geçici olan ne diye sordu İlyas.

--Kaçınılmaz olan.

--Peki, kalıcı olan ne?

--Kaçınılmaz olandan çıkardığımız dersler.'' s.139

''Bir çocuğun bir erişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır: Nedensiz yere mutlu olmak, her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak ve elde etmek istediği şeyi- var gücüyle- dayatmak.'' s.196

''Kimi zaman Tanrıyla boğuşmak gerek. Her insan, bir an geliyor, yaşamında bir trajedinin ortaya çıktığını görüyordu, bu, bir kentin yıkılması, bir çocuğun ölümü, kanıt gösterilmeden yapılan bir suçlama, yaşam boyu sakat bırakacak bir hastalık olabiliyordu. İşte, o anda Tanrı onu kendisiyle boy ölçüşmeye ve sorduğu soruya cevap vermeye çağırıyordu. ''Bu kadar kısa ve acılarla dolu bir yaşama neden böylesine asılıp duruyorsun? Verdiğin bu savaşın anlamı ne?'' s.200

Sorunun cevabını veremeyenler, baş eğiyordu. Ama varlığına bir anlam vermeye çalışanlar, Tanrının adaletsiz olduğunu düşünüp yazgısına baş kaldırıyordu. O zaman başka bir ateş iniyordu yeryüzüne, öldüren değil, eski duvarları yıkarak her insana gerçek yeteneklerini sunan ateş. Korkaklar bu ateşin gönüllerini sarmasına hiçbir zaman izin vermiyordu. Onların tek isteği durumun en kısa sürede eskiye dönmesiydi.''

''Kuşkudan, yenilgiden, kararsızlık anlarından hep kaçmıştı. Ne var ki Tanrı cömertti ve onu kaçınılmaz olanın uçurumuna itmiş, böylelikle de insanın kendi yazgısını seçmek- kabul etmek değil- zorunda olduğunu ona göstermişti. ''

Etiketler: ,