Kırmızı Kazak, Meltem Gürle

Kırmızı Kazak, Meltem Gürle

Meltem Gürle ismini daha önce hiç duymadığım bir kadındı, kitap bittikten sonra ise kendimi ona o kadar yakın hissediyorum ki anlatamam. İlk fırsatta Boğaziçi üniversitesine gidip, çaktırmadan dersine sızmanın planlarını yapıyorum; o derece.

Şunu itiraf etmeliyim: Çok kıskandım Meltem hocayı. Kendisi benim hayalimdeki hayatı yaşıyor. Üstelik çocukluk, ilk gençlik, üniversite yıllarımız birbirine benziyor epeyce (duygu olarak) . Hem de 66 doğumlu, sadece 50 yaşında ve Murathan Mungan'ın amca oğlu ile evlenmiş! Okumaya, edebiyata bu kadar meraklı biri olarak tıp fakültesine girmek basiretsizliğini göstererek ne çok şeyi kaçırdığımı anladım; yine..

Kitap, yazarın Bir Gün gazetesinin pazar ekine yazdığı yazılardan hazırlanan bir seçki. Yani yeni bir şey yok. Yaklaşık 100 yazı (belki biraz daha fazla) kategorize edilerek bir araya getirilmiş. Hepsini ilk kez okuduğumdan benim için oldukça zengin, dolu dolu bir deneyim oldu.

Beğendiğim, sevdiğim, kalp atışlarımı hızlandıran  çok yer oldu, onlara geçmeden önce iki şey beni mest etti. Birincisi tam benim sevdiğim gibi bir sürü yeni kitap-yazar önerisi veriyor. Hiç duymadığım yepyeni isimler duydum, okumak için meraklandım, alış veriş listeme ekledim (Alice Munro, Murat Uyurkulak mesela). Barış Bıçakçı , Emrah Serbes gibi ortak isimlerde buluşmaktan da çok keyif aldım.  Mest olduğum ikinci şey ise son cümleleri çok etkili /çarpıcı/ vurucu idi . Yazı ne kadar ağır giderse gitsin sonları çok iyi toparlamıştı.

Kırmızı Kazak, Meltem Gürle


Biraz alıntı yapayım:

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

''Kurt okuyucuyu, aslan okuyucudan ayıran en önemli özellik, ikinci bir kez okumayı istemeyeceği her kitaba şüphe ile bakmasıdır.  Onun ilgilendiği kitaplarda önemli olan yolun kendisi değil, o yolda nasıl yüründüğüdür.'' (s.379) (İşte bu benim!)

''O kazak hala duruyor. Charles Bovary  tecrübemin somut bir kanıtı olarak. Fakat biliyorum ki sadece bu değil, başka şeyler için de tutuyorum onu. Çocukluğun taşrasını geride bıraktığım günleri hatırlattığı için mesela. Ya da her ayrılığın aslında bir ihanet olduğunu öğrettiği için.'' (s.65) ( Madame Bovary,  Charles'ın çocukluğu ile başlar. Çirkin bir şapka Charles'ın sakilliğinin ve taşralılığının sembolü haline gelir.)

''Bir kadın düşmanı size asla güvenmez. Ona olan sevginizi her gün hayatınızın başka bir köşesinden vazgeçerek kanıtlamanızı bekleyecektir. Fazla parlamanıza, dikkat çekmenize, başkalarının ilgisine mazhar olmanıza tahammül edemez. İşler istediği gibi gitmezse bir çocuk gibi surat asabilir. '' (s.155)

''Anlaşılan artık hayatı kendimiz tecrübe etmek yerine, o tecrübenin izini satın alıyorduk. Hem de başkalarının canı pahasına. Bizimle beraber eskiyip ağaran kotları değil de , başkalarının hayatına mal olanları giyiyorduk.'' (s.45)

''Dolaptaki canavarı babama anlatamamanın çaresizliği, canavardan daha ürkütücüydü. Bunu çok iyi hatırlıyorum. Kendi dünyamın başkalarına kapalı olduğunu ilk kez böyle fark etmiştim. Kabuslarımdaki en korkunç şeyleri anlatacak bir dil yoktu. Beni ne kadar seviyor olsalar da , korumak için çırpınıyor olsalar da, annem ve babam bile oraya giremezlerdi.'' (s.31)

''Laf atma adabı konusunda siyahlardan daha iyisini tanımıyorum. Soğuk bir günde biraz büyükçe bir kazakla dışarı mı çıktınız? Caddenin karşısından ''Battaniyeni evde bıraksaydın'' diye bir laf yiyebiliyorsunuz. (s.268)

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Alıntıları yazarken fark ettim ki Meltem Gürle'nin dilindeki, anlatımındaki zenginliği, mizahı, inanılmaz edebiyat bilgisini yansıtmak mümkün değil. Bütün kitabı alıntılasam belki..

Tüm kitap kurtlarına hararetle öneriyorum efendim. İyi okumalar.

Etiketler: