Neden Kitaplarımı Biriktirmiyorum?



Biriktirmiyordum ama bu resmi gördükten sonra ''Acaba?'' demedim değil..İnsanlardaki hayal gücüne hayran olmamak mümkün mü? Bayıldım bu kitap dolu eve, vadiye bakan koltuğa ve köpeğe..



Çok okumama rağmen kitaplarımı biriktirmiyorum çünkü tekrar elime almayacağımdan emin olduğum bir kitabın sadece toz tutacağını düşünüyorum.

Dün bir kitapseverle konuştuk uzun süre. Son okuduğum iki klasik kitabı da sevmediğimi söyleyince yarı şaka yarı ciddi beni ''hafifmeşrep'' okur olmakla itham etti. Hiç bozulmadım, yeter ki okumaktan konuşuyor olalım.

İnsan ne için okur?

A. Boş vaktini doldurmak için
B. Yeni dünyalar ve yaşamlar keşfetmek için
C. Gelişmek ve iyileşmek için
D.  Keyif aldığı için
E. Yalnızlığı tercih ettiği için

Benim için beşi de önemli ama tek birini seçmem gerekse C şıkkını seçerdim. Yani gelişmek ve iyileşmek. Sevmediğim, sıkıla sıkıla okuduğum kitap beni geliştirebilir mi? Belki..Bazen..Ama klasiklerde böyle bir potansiyel yok benim için. Hepsi için geçerli değildir elbette; son aylarda okumaya çalıştığım Monte Kristo Kontu, Aşk ve Gurur, İnsan Ne İle Yaşar ve Kendine Ait Bir Oda bana bunu düşündürtüyor.

Yine pek çok ''best seller''da da aynı şey oldu (Kavgam mesela) veya tekrar elime almayı düşünmediğim ebeveynlik kitaplarında.Belki birileri / çocuklar okur diye de düşünemiyorum. 10 yıl sonra basılı kitap diye bir şey olacak mı? Olsa da bu indigo mudur kristal midir ne olduğu belli olmayan çocuklar okuyacak mı?

Yani nereden baksam bana raflar dolusu, yüzlerce kitap faydalı gelmiyor. Ha, şu da var, evimi derleyip toplayıp da şuraya da güzel bir kitaplık koyayım da diyemedim. Onu diyebilseydim belki de daha dolu olurdu duvarlarım. Evim, evim, güzel evim dersem bir gün muhtemelen kocaman da bir kitaplığım olacaktır.



Tam da bunları yazarken sevgili Elif'in Kütüphanesinden ne güzel alıntılar yapmış Hüsnü Arkan'dan.

“Yaşadığım dünya çok fakirdi. Okuduğum dünyaysa çok zengindi. Zenginlikten parayı kastetmiyorum. İnsanların içleri çok zengindi. Aklımdan geçirdiğim ama bir türlü konuşamadığım şeyleri açıkça konuşabiliyorlardı. Benim yaşadığım dünyada insanlar bir şey yaparlarken niye yaptıklarını kendilerine pek sormuyorlardı. Okuduğum kitaplardaysa herkes soru soruyordu. Soru sordukça içleri ortaya dökülüyordu.” (s.70)

“Çok kitap okudum. Ama hayatta herhangi bir şeyi başarmak için mi okudum, yoksa başaramadığım için mi okudum, bilmiyorum. Benimkisi herhalde müzmin tembellik. Yapmaya, fiiliyata gönlüm yokmuş; yalnızca düşünmeye ve hatta yalnızca anlamaya gönlüm varmış. Belki de, bilmiyorum, gücüm yokmuş.” (s.84)



Okumalı, yazmalı, dopdolu bir kasım olsun sevgili okur..Biraz dağınık, biraz karmaşık bir yazı oldu bu. Sürçü lisan ettiysek affola..

Etiketler: