Çi, Azra Kohen

Çİ


Fi'de Can, Duru ve Deniz baskın karakterlerdi. Çi'de ise Özge ve Murat öne çıkıyor. Özge adalet peşinde bir medya çalışanı, Murat Kolhan ise bu sektörün en güçlü patronlarından. Bir gecekondu mahallesinden çıkan bu adam siyaset ve medya dünyasının bütün kirli gerçeklerini içselleştirmiş biri olarak Özge'nin adalet arayışını hem merakla izliyor hem küçümsüyor hem de hayran oluyor. Onu zorlamayı seviyor, bu dünyada tek başına asla ulaşamayacağı adamlarla tanıştırıyor ve sonunda milletvekili yapıyor ! Bu süreçte milletin vekili olmanın sadece para meselesi olduğunu, vekil olduktan sonra ise elbette yatırımın karşılığını alma yoluna gidildiğini anlatıyor.


Deniz ,Duru'yu Can Manay'la gördükten sonra korkunç bir acıyla  ,her şeye veda ederek, mevsimlik işçi olarak olarak çalışmak üzere Ege'ye gidiyor ve kederini toprakla uğraşarak, güneşin altında kavrularak  azaltmaya çalışıyor. Deniz'in yolculuğu sırasında toprakla ,tarımla ilgili acı gerçekleri öğreniyoruz. Arazilerimizin nasıl yağmalandığını, yabancı şirketlere peşkeş çekildiğini, bir Amerikan firmasının patates ekmek için üç kuruşa kiraladığı topraklarda 3 yıl içinde , kullandıkları kimyasallarla 20-30 kat fazla mahsul aldıklarını, bu toprakların bir daha asla ürün vermeyeceğinin sonradan anlaşıldığını okuyunca çok ama çok üzülüyor insan. Üstelik bu firma ,o hormonlu, ilaçlı patatesleri cips yapımında kullanıp her eve sokmayı da başarıyor.

Göksel üzerinden  Gezi olayları irdeleniyor. Eğer yazılanlar doğru ise emniyetten bir grup ''beyaz gömleklinin'' her akşam ara sokaklarda nasıl gösterici kovaladığını, genç kızları taciz edip (hatta tecavüz) , erkekleri coplarla dövdüklerini ,kendilerini devlet olarak görüp güç sarhoşu olduklarını okuyoruz çünkü Göksel de onların içinde. Yetiştirme yurdunda tacize uğramış olan Göksel pek de sorgulamadan Egemen isimli bir amirle sokaklarda dolaşıp parasını alıyor fakat hiç suçu olmayan gencecik bir kıza tecavüze yeltendiğini görünce adamı öldürüyor ;tıpkı yavrularını emziren bir anne kediyi katleden iki polisi öldürdüğü gibi.

Gelelim Duru'ya..Can 'ın olağanüstü sevgisi ve ilgisi ile başı dönen kızımız ,bu ilgiden ve bir gecede meşhur olmaktan sarhoş bambaşka bir dünyaya adım atıyor. Dansı filan unutup Can'ın evine taşınıyor. Kapıda güvenlikçiler, arabasında şoför ile her an göz hapsinde. Biraz yüzü asık olsa şoför arayıp Can'ı bilgilendiriyor. Can hemen telefon edip ''Konuş benimle ,neyin var?'' diyor. Benim bir türlü anlayamadığım bir tutku ile Can kendini kaybediyor. Seanslarına, toplantılarına geç kalıyor. Sürekli Duru'yu düşünüyor, ona dokunmak, öpmek adam için bir saplantıya dönüşüyor. Duru aslında bir hapishanede olduğunu anlıyor. Sinir krizleri başlıyor. Yine bir kriz sonrası Deniz'le yaşadığı eski evine gidiyor ve tesadüfen Can'ın kendini gözetlemek için kurdurduğu kamera sistemini farkediyor ve evi yakıyor. Yangın sonrasında Can bütün gücünü kullanarak, Duru'yu hastaneye kapatıyor. Gerçekten kapatıyor. Doktorlar ve hemşireler kızla konuşmuyor. Sonunda Duru numara yaparak hastaneden çıkıyor ve  sinsi manevralarla izini kaybettiriyor.

Can , Duru'yu kaybettikten sonra kendini de kaybediyor. Evi, ofisi harabeye dönüyor, televizyon programı bitiyor. Yanında asistanı Bilge kalıyor bir avuç insanla birlikte. Bilge Can'ın halini anlıyor, bir gün oturup birlikte ağlıyorlar terapi koltuğunda hiç konuşmadan. Yavaş yavaş Duru'yu unutmaya başlıyor derken konferans için gitiği Londra'da Duru'lu bir tiyatro afişine rastlamasın mı?

Kitap burda bitiyor. Gerisi 3. kitap Pi'de olacakmış:)

Beni düşündüren kitaplar oldular Fi ve Çi. Gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim.

Etiketler: , ,